Ümitle parlayan gözler
Geçenlerde bir arkadaşım, beni ve bütün arkadaşlarımızı sevindirecek, şükrettirecek, moral verecek gözlem ve intibalarını şöyle dile getirdi:
“Bundan dört yıl önce, Türkiye’deki, insanlık tarihinde nadir görülen, hatırı sayılır geniş bir insan kitlesine yapılan antidemokratik, gayri insani tutum, davranış ve fiillerden dolayı değişik yollarla bir şekilde demokratik Avrupa ülkelerine mecburen hicret etmiş insanları ziyaret etmiştim. Haklı olarak, yeni gelinen bu ülkelerde, konuşulan dilin bilinmemesi, çabuk entegre olunamaması, genel insani ihtiyaçların hemen karşılanamaması gibi zorluklar yanında, gayet tabii şekilde, kendi ülkesini haksız sebeplerle terk etmek zorunda kalmanın sebep olduğu psikolojik rahatsızlıklar insanları ciddi tedirgin etmişti.
Bu belirsizliklerden dolayı da haklı olarak muhacirler tedirginlik içindeydiler. “Nerede kalacağız, geçimimizi nasıl sağlayacağız, çocuklarımız okullara gidebilecekler mi, buralardaki resmî formalitelerimiz ne zaman bitecek, bizi buradan tekrar geri deport ederler mi?” gibi bir dizi bilinmeyenler içinde olduklarından dolayı onları endişeli, moralleri bozuk, bilinmezlikler ağı içinde, gözlerinin içinin tereddütlerle dolu olduğunu görmüştüm.
Daha önceden farklı sebeplerle bu ülkelere gelip buralarda yaşayan arkadaşlarımız, şimdi buralara gelmek zorunda kalan (cebr-i lütf-i hicret) bu mağdur, mazlum, psikolojik destekler dâhil her türlü yardıma ihtiyaç duyan bu kadın, erkek, çoluk çocuk muhacir kardeşlerimize ellerinden geldiği kadar yardım etmeye çalışıyorlardı. Adeta onlarla oturup, onlarla kalkıyorlardı. Bu ihtiyaçları giderme adına, sadece o ülkelerdeki arkadaşlar değil, dünyanın her yerinden arkadaşlarımız da ellerinden gelen yardımları yine değişik vesilelerle bu insanlara ulaştırmaya çalışıyorlardı.
Hakikaten bir insanlık dramı yaşanıyor

