BDP: DE(-YE-ME)DİKLERİ

Bu makalenin içinde çok değerlendirmeler yapmak yerine, yalnızca 3 önemli noktaya parmak basmış olacağız. Dikkatinize ve bilginize efendim!.. 1. Boykot koca bir yalan: BDP’lilerin de, örgütün de elindeki en büyük koz TBMM’ne milletvekili sokmak. Bununla birlikte, hem illegal hak arayışı meşruiyet kazanıyor, hem de hiç duyuramayacakları seslerini MECLİS TV'den herkese duyuruyor. Bu ise, hem örgütün dinamik kalmasını, hem de Kürt milliyetçiliği duygularının, her daim sinirle yoğrulmasını sağlıyor. BDP yalnızca Elazığ'da seçimleri boykot ediyor. Onun sebebi ise, YaSaK'nın onay vermediği adaylarının oyunun, sandığa gidilmesi durumunda AKP'ye gitmesini önlemek için, toptan boykot yoluyla sandığa gidilmesinin önünü tıkamak. 2. Abdullah Öcalan görüşmelerin sonucunu bekliyor. Abdullah Öcalan genel seçimlere kadar, devlet yetkilileri ile iki kere daha görüşeceğini söylüyor. Son görüşmesinde de; ‘neden dediği adayların tamamının doğru algılanmadığını ve avukatların mesajlarını doğru iletemediklerini’ ileri sürerek oldukça çok esti ve gürledi. Devlet Öcalan’ın gazını almak için görüşüyor olmasına rağmen, adam içerden sürekli tehditler savuruyor ve talimatlarını da düzenli olarak, hem kırsaldaki militanları ile Avrupa kadrolarına, hem de metropollerdeki gençlik yapılanmalarına gönderiyor. Görüşmelerden hiç bir şey çıkmayacağını bilse de, Öcalan da devletle oynuyor, isteklerini yerine getirtiyor ve hatta devletin güvenlik bürokrasisini birbirine düşürüyor ve hatta asker ile hükümetin arasını da açma oyunlarını oynuyor. 3. Kötü şeyler zaten oluyor: Aysel Tuğluk'un sanki yeni bir şey söylüyormuşçasına bunu tekrarlayıp; ‘çok kötü şeyler olacak’ demesine hiç de gerek yok. Kötü denilen şey de algıya bağlı bir durum olsa gerek. Örgütün Kastamonu da, Başbakan Erdoğan’a; ‘istersem seni vururum mesajı’, her nedense medyada YGS olayının % 1'i kadar bile ilgi görmedi. Başbakan Erdoğan’ın danışmanları ya da etrafındaki insanlar, kanımızca bu konularda sanki çok fazla bilgi sahibi değiller. Kastamonu saldırı