TOP TACA MI ATILDI?

10 Mart 2011 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6191 Sayılı Kanunda Geçici madde 32 de : “12 Mart 1971 tarihinden bu Kanunun yayımı tarihine kadar, yargı denetimine kapalı idari işlemler veya Yüksek Askerî Şûra kararları ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler veya vefatları hâlinde hak sahipleri, bu madde hükümlerinden yararlanabilmek için altmış gün içinde Milli Savunma Bakanlığına başvururlar” hükmüne amirdir. Milli Savunma Bakanı, başvurunun kabulüne veya reddine en geç altı ay içinde karar verir. Başvurunun kabulü hâlinde detaylı bir düzenleme yapılmış, buraya kadar bir problem yok gibi, fakat başvurunun reddi hâlinde, bu ret işlemine karşı ilgililer altmış gün içinde Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde dava açabilecekleri öngörülmüş. Şimdi sesli düşünelim: Milli Savunma Bakanlığına yapılacak müracaatlara bakan kabul veya ret kararını verecek, hazırlık çalışmaları özellikle ilgililer hakkında bilgi ve belgeleri Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığı’na gönderecek. İnşallah Bakan kendisine gelecek bilgi ve belge haricinde Genelkurmay Başkanlığı’nın yorum ve telkinlerini dikkate almaz. Şimdi bu nerden çıktı diye düşünebilinir. Temmuz 2010 da Sayın Bakan Balyoz sanığı muvazzaf subay ve generalleri açığa almayıp, o tarihten bugüne kadar devam eden krize sebep olmuş, hem Genelkurmayı, hem de Askeri Yüksek İdare Mahkemesini yıpratıp hükümetle karşı karşıya bilek güreşine tutuşmalarına zemin hazırlamıştır. Hâlbuki, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu 65 nci maddesinde bakanın açığa alma yetkisinin düzenlenmiş olmasına rağmen, Bakan kendisine verilen bu yetkiyi en fazla kullanan bakan olmasına karşın, kameralar karşısına çıkıp böyle bir yetkisi olmadığını söylemesi şimdi insanı tedirgin etmektedir. Yani işin Türkçesi Bakan Genelkurmay Başkanlığı’nın iradesi yönünde karar verecek ve hemen hemen tüm başvuruları ret edecektir. Genelkurmay Başkanlığı’nın aksi bir görüşte olduğunu düşünmek imkânsız. Zaten müracaatların Genelkur