Korkunun esareti ve demokrasi hokkabazları
Korku insanı herhangi bir tehlikenin varlığına karşı uyaran bir hissiyattır. Makul kaldıkça faydası da vardır.
Yırtıcı bir hayvandan, yılandan veya akrepten korkulması anlaşılabilir. Ancak kediden ya da bir anda nefessiz kalmaktan korkmanın sebepleri ruh sağlığına dair şüpheleri artırır.
Korkudan fobiye dönüşmüş hissiyatın üstesinden gelinemezse psikolojik destek (tedavi) gerektirir.
Dolayısı ile her korku makul değildir. Zamanla korkudan korkma korkusu yerleştikçe korku iyice kötüleşir. Bu hakikati idrak edemeyen insanlar korkularının esiri olur.
TÜRKİYE KORKULARI İLE YÜZLEŞEBİLECEK Mİ?
Korkunun esareti üzerinde inşâ edilen korku imparatorluğuna en çarpıcı misal olarak Türkiye gösterilebilir.
Cesaret kadar korkunun da bulaşıcı olduğunu fark eden oportünist bir siyasetçinin elinde zirveden çukura yuvarlanan Türkiye’de düzlüğe çıkışın ilk şartı "korku" ile yüzleşebilmektir.
Korku duvarını bedele ödemeyi göze alanlar yıkabilir. “Kral çıplak” diyemeyenler ne kadar çok konuşursa konuşsun korku imparatorluğunu yıkmak mümkün olmayacak.
İktisatçıdan siyasetçiye, gazeteciden insan hakları savunucusuna kadar herkes baskıya, zulme, gasp ve işkenceye "fakat" demeden "dur" demeli.
“İnsan haysiyet ve şerefine uzanan eller kırılsın” diyemeyen, başka mahalleden diye insanların en temel hak ve hürriyetleri çiğnenirken üç maymunu oynayan herkes otoriterliğin ateşine odun taşıyor.
BRÜKSEL KAPILARINDAN MOSKOVA-ŞANGAY’A…
Türkiye son 6-7 senede namusluların en az namussuzlar kadar cesur olamadığı için Avrupa Birliği’nin başşehri Brüksel kapılarından komünist Moskova’nın ve Çin’in Şangay kapısına yöneldi.&nb
YAZARIN SON YAZILARI
EN ÇOK OKUNAN HABERLER

