17-25 Aralık: İşaret fişeği

Prof.Dr. Adnan Arslan

Prof.Dr. Adnan Arslan

Yayınlanma Cuma, Aralık 17 2021

17 Aralık 2013 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü aralarında iş adamları, bürokratlar, banka müdürü, çeşitli düzeyde kamu görevlileri ve dört bakan ile, üç bakan çocuğu hakkında soruşturma açtı. "Rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık" suçlarını işledikleri iddiası ile dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler, dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlu Kaan Çağlayan, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Oğuz Bayraktar, iş adamı Ali Ağaoğlu, Halkbank genel müdürü Süleyman Aslan ve Rıza Sarraf gözaltına alındı. Bu hadise Türkiye gündemine bomba gibi düştü. Soruşturmalar Erdoğan’ı işaret ediyordu. Rüşvet çarkının baş organizatörü Erdoğan meseleyi anladı ve elindeki somut delilleri hemen yok etmek için aynı günün sabah saatlerinde, Bilal Erdoğan’ı arıyor ve telefonda şöyle diyordu: 
“Şeyler operasyon yapıyorlar. Senin evinde ne var.” 
“Ne olacak baba senin paran var.” 
“Saat 10’a kadar halledelim.” 

17 Aralık öğleden sonra Erdoğan tekrar arıyor paraları ne yaptığını soruyor ve şunu da ekliyor:
“Tamamıyla sıfırlamada fayda var.” 
“Karanlık olunca halledeceğiz. Henüz eritemedik 30 milyon Avro daha var onu henüz eritemedik.” 
Bu telefon konuşması Erdoğan’ın gizli, illegal dünyasının kendi ağzıyla itirafıydı. Bu illegal dünyanın en önemli faaliyetini rüşvet çarkı oluşturuyordu. Normal demokratik bir ülkede rüşvet aldığı alenen ispatlanmış başbakanın iktidarda kalma ve hatta siyasi hayatı devam ettirme şansı olamazdı. Ancak burası Türkiye ve burada çok farklı dinamikler devredeydi. Bu dinamikler gayelerine hizmet ettiğinden emin oldukları Erdoğan’ı ayakta tutmak istiyorlardı. Fakat ne Erdoğan ne de onun arkasındakiler bu hadiselerin uzun vadede sebep olacağı büyük siyasi ve sosyal etkiyi göremediler ve görmeleri de mümkün değildi. <

YAZARIN SON YAZILARI

EN ÇOK OKUNAN HABERLER