Şimdi ne gerek vardı şarkılı türkülü bir festivale?
İçinde yaşadığımız sürecin farklı açılardan birçok yönü olduğunu artık hepimiz çok daha iyi biliyoruz. Hiç kuşkusuz bu dönemde üzerinde derin izlerin kaldığı kesimin başında çocuklar geliyor. Onların ruhlarında ve iç dünyalarında ve yaşadıklarını birçoğumuz hala anlamlandırabilmiş değiliz…
En masum ve en günahsız halleriyle, en güzel rüyaları gördükleri gecelerde uzun namlulu silahlarla odaları basılıp, güven abideleri ve melek gibi gördükleri anne veya babalarının bir cani gibi kelepçelenip kendilerinden koparıldığına şahit olan çocuklar…
Hayatında hiç görmediği hapishanelerin o karanlık koridorlarında saatlerce gözü yaşlı bekleyip şefkat kahramanlarını görüp yine ağlayarak oradan ayrılan çocuklar…
Babasına sırf KHK’lı olduğu için kimsenin iş vermediği ve yatağa aç giren ve dermansız uyuyan çocuklar…
Yaklaşık 7 yıldır babasından veya annesinden ayrı kalan, artık gözyaşları kuruyan çocuklar…
Zindanlarda doğan ve en güzel yıllarını renkli beşiklerde değil de demir parmaklıklar arasında geçiren çocuklar…
Artık yaşadıkları dayanılmaz safhaya gelince yurdunu yuvasını terk eden çocuklar…
Ailelerinin yanında yurtlarından yuvalarından ayrılırken saatlerce deniz veya nehir sularında korkuyla titreyerek hayatta kalma mücadelesi veren veya veremeyen çocuklar…
Çocuklar, çocuklarımız…
Aslında her biri kuyuya atılmış birer Hz Yusuf gibi onlar...
Yaşadıkları ve başlarından geçenler bu kutlu peygamberin gerçek öyküsüyle benzer.
Sadece çocuklar mı? Hayır…&nbs
YAZARIN SON YAZILARI
EN ÇOK OKUNAN HABERLER

