Rehberler nerede -1

 

Üzülerek ifade etmek gerekirse güzel ülkemizde pek çok şey yolunda gitmiyor. Bunu görmek için çok özel bir çabaya gerek yok. Bütün sayısal ve sosyal veriler, ülke ve toplumun hem maddi hem de mânevî-moral değerler açısından bir çöküşe doğru gittiğini haykırıyor. Bu tespit bazılarına ümitsizlik saçıyor gibi gelse de birincisi, bunu bilmeyen kaldı mı ki; ikincisi de mevcut durumu rapor etmek ve sonra yapılması gerekenleri konuşabilmek için bunu ifade etmekten başka çare yok. Kaldı ki kalıcı ümitsizliğe gerek yok; ölümden başka her şeyin bir çaresi vardır. Yeter ki samimi olunsun, gayretin ve azmin elinden ne kaçabilir ki...

 

Ülkenin ekonomik ve sosyal alandaki problemlerinin hangi boyutlara ulaştığı konusunu o alanın tarafsız uzmanlarına bırakacak olursak, asıl üzerinde durulması gereken konu yüzbinlerce insanın maruz kaldığı hukuksuzluk ve zulümdür. İnanmış insanlar olarak asıl bizi üzen konu da işte budur. Yani İslam’ın adaletini temsil etmesi gereken “siyasal İslam” savunucusu bir iktidarın, Emevî zulmüne denk, hatta sayısal boyutta onu da aşan bir zulme ve haksızlığa imza atmalarıdır. Bir tarafta devam eden zulüm, diğer tarafta ise yine inanmış insanları kahreden sessizlik, “aldanmıştık” itirafındaki gecikme, menfi partizanlık ve bu zulme ses çıkarılmaması… Yetkili ve etkili kişi veya kurumların bu suçları işleyenlere rehberlik yapmamaları/yapamamaları… Gün geçmiyor ki sosyal medyada insanın içini burkan bir haber yer almasın: Ya hamile bir kadının tutuklanması, ya yaşlı-hasta bir mahkûmun hâlâ cezaevinde tutulması, ya tahliyesi geldiği hâlde bir mahkûmun salıverilmemesi, başörtülü kadınların hapishanelere tıkılması, yüzlerce bebeğin anneleriyle birlikte cezaevlerinde kalmak zorunda bırakılması, anne-babası tutuklanan çocukların yakınlarının yanında perişan hâllerini anlatan haberler… Bunlar karşısında vicdanı olan herkes ürpermektir.

 

“İslamcı” bir siyasetten ne bek

YAZARIN SON YAZILARI

EN ÇOK OKUNAN HABERLER