Rüya gibi bir hayat
Rüya, şehadet aleminden misal alemine açılan bir penceredir. Olmuş ve olacak olayların, gerçeklerin aynen veya sembollerle müşahede edilmesinden ibarettir. Görülen rüyalarda göze, kulağa, maddeye ihtiyaç yoktur. Görülen şeyler, basiret ve ruhun idrakiyle sezilir.
Efendimiz (sav) sabah namazından sonra cemaate döner, sahabe efendilerimize (r. anhüm) ‘Bu gece rüya gören var mı? diye sorar ve rüyaları tabir ederdi. Bir sahabenin anlattığı rüya için; “Hayırsa onu bulasın, şer ise ondan korunasın” buyurdular.
Rüyalarımızı; doğruyu, gerçeği yakalama adına bir tedbir aracı olarak değerlendirmeli ve ahiret, berzah ve kabir aleminden, şehadet alemi olan şu dünya sahilimize gelen birer sızıntı halinde müşahede etmeliyiz. Misal alemi bizi, ahiret alemine bağlayan bir bağdır. Rüyada gözlerimiz madde alemine kapalı uyuruz. O anda gözler görmez, kulaklar işitmez, el tutmaz, ayak yürümez, dil konuşmaz ama; rüya aleminde gözler görür, kulaklar duyar, eller tutar ayaklar yürür, diller konuşur. Bazen asırlar öncesine misafir oluruz, bazen asırlar sonrasına seyahat ederiz. Rüyalarda bazen korkudan canımız gırtlağa gelir, kan-ter içinde kalırız, bazen de cennette yaşıyor gibi mutlu oluruz. İşte bütün bu olup bitenler ruh dünyamızla alakalıdır.
Rüyalar ile anlarız ki, dünya ile berzah ve diğer alemler arasında ince bir perde vardır. Müslümanın rüyası, peygamberliğin kırk beş cüzünden bir cüzdür. Resulüllah (sav) Efendimiz: “Rüya üç kısımdır, biri Allah’tan bir müjdedir, biri nefsin konuşmasıdır, diğeri de şeytanın korkutmasıdır.” Buyurmuşlardır. Yani; görülen rüyalar ya rahmanidir, ya nefsânî, veya şeytânîdir.
Bir kişi rüyada Efendimizle (sav) görüşse, Efendimiz (sav) ona nasihat etse, şayet bu ifadeler Kur’an’a ve sünnete muhalif ise,
YAZARIN SON YAZILARI
EN ÇOK OKUNAN HABERLER

