Alnından Öpülen Yiğit

Harun Tokak
Yayınlanma Pazar, Kasım 23 2025
Alnından Öpülen Yiğit
Gurbette soğuk bir güz gecesi.
Korkunç bir fırtına camın önünde öfke ile uğuldarken masamdaki bir kitabın sayfaları arasında duran fotoğrafa mıhlanıyor gözlerim.
Fethullah Gülen Hocaefendinin hastane odasında yatan bir genci ziyaret ettiği fotoğraf.
O genci tanıyorum.
İlkin 1997 yılında Esenboğa’da Cumhurbaşkanı Demirel’in özel uçağında görmüştüm onu.
Demirel uçaktan inerken ‘’Arkadaşınızı getirdim. İyi olacak, Tedavisini ben üstleneceğim.” dediğini bugün gibi hatırlıyorum.
Uçağa çıktığımda Demirel’in özel yatağında yatıyordu.
Kalkmak, doğrulmak, sarılmak istedi bize.
Yerinden kalkamadı.
Yüreğinde kopan bahar fırtınaları kömür karası gözlerine yansıyordu.
O yakıcı gözler, o arkaya doğru taranan hafif dalgalı gece karası saçlar, o yiğit yüz, o boy pos, o endam…
Tanyeri süvarileri gibiydi.
İki ayakla çıktığı ülkesine tek ayakla dönmüştü.
Hani köyünden bir fidan gibi sapasağlam çıktığı hâlde bir ayağını ya da bir kolunu cephede bırakıp dönen yiğitler vardır ya…
İşte öyle…
Gözlerinde vakarlı bir hüzün vardı.
Yanında sadece birkaç dakika kaldık.
Uçak, Alptekin Öğretmen’i İstanbul’a götürmek için havalandı.
Bir müddet sonra da gri bulutların arasında gözlerden kayboldu.
1990’lı yıllarda, Demirperde yıkılır yıkılmaz, mazlum milletlerin afâkına bir fecir parıltısı gibi koşan ışık süvarilerinden, cepheden dönen yaralı yiğitler gibi ülkesine dönenler de oluyordu.
Âdem Tatlı gibi mavi gökler ülkesi Moğolistan çöllerinde, Yasin Çalım gibi Asya bozkırlarında, Hakan Usta gibi Afrika çöllerinde kalanlar da.
Aşkla, ayrılıkla, hasr
YAZARIN SON YAZILARI
EN ÇOK OKUNAN HABERLER

