Hakikatin Manifestosu: Sıdk

Ertuğrul İncekul
Yayınlanma Salı, Aralık 2 2025
“Âşığın
sıdkı cansızlara da tesir eder; insanın kalbine müessir olması neden tuhaf
sayılsın? Hz. Musa’nın sıdkı; dağa, asâya, hatta o muhteşem deryaya bile tesir
etmişti. (Hz. Musa’nın Tûr Dağı’ndaki tecellî esnasında asâsının yılan olduğu,
Benî İsrail’i Nil’den geçirirken onu deryaya çalınca on iki yolun açıldığına
işaret ediyor ki bunların hepsi Kur’ân âyetleriyle sabittir). Hz. Ahmed’in
sıdkı ise Ay’ın cemaline, hatta o parlak Güneş’e tesir etmişti.”
Hz. Mevlânâ
Sıdk, dosdoğru olmaktır; olaylara ve kişilere göre eğilip bükülmemektir. Hakkın hatırını her şeyin üstünde tutmaktır. Yılandan, akrepten kaçar gibi yalandan kaçmaktır. Emanete namusun gibi sahip çıkmaktır. Ya susmak ya da konuşunca hayrı ve güzeli konuşmaktır.
Yalan ikidir: Birincisi, gözüyle gördüğünün tersini beyan etmek; ikincisi ise hakikati saptırıp bizi yoktan var eden Yaradan’ı inkâr etmektir. İkincisi tüm varlığı da inkâr anlamına geldiği için insanın kendini de yalanlamasıdır, diyebiliriz. Yalan, sadakatin ve hakikatin en azılı düşmanıdır. İnsanlara yalan söyleyen, Rabbe karşı da yalan söylemez mi?
Günümüzde 19. ve 20. yüzyılın ağır inkâr yüklerini taşıyoruz. Komünizm, nihilizm, pozitivizm, natüralizm ve uzun bir zamandır da ateizm, deizm, belki de konformizm (sadece kendi yaşam alanına tapma) gibi gerçek kudret sahibini yok sayan ya da bu kudretin emirlerine, resulüne kulak tıkayan dev bir kitleden söz ediyoruz. Yani sadakatin ve hakikatin karşısında olan, insanın ontolojik varlığına uzak, manasız bir yaşamın peşinde koşan hakikatzedeler.

