Sinan

Efkar ve hüznün dillerde ah, gözlerde yaş olarak temessül ettiği yerlerdir medrese-i Yusufiyeler. 

Hasretin, özlemin, her açık görüş sonrası koğuşlarda hıçkırıkların bir birine karıştığı yerlerdir medrese-i Yusufiyeler. 

İçeride gördükleri sıkıntılar yetmiyormuş gibi, bir de dışarıdan gelen olumsuz haberler oraları daha da yaşanmaz hale getirir. Bir çoğumuzun katlanmaya tahammül edemediği hasretin, oralarda lafı bile olmaz. Onlar için dışardakilerin “Canları sağ olsun yeter” temennileri hep dillerdedir. Zira içerdeki mağdurların çilesini katlandıracak o kadar çok mezalim vardır ki hasret ve mahkumiyet, yapılan zulümlerin yanında çok hafif kalır. 

Hizmet hareketi mensupları için idam isteyen taraftarlarına “İdam bir sefer ölümdür ama onlar için daha beter ölümler var” diyen, bin deyince binip in deyince inen, baştaki zalimin dediklerini tekrardan başka bir mahareti olmayan birisi böyle konuşur da, alttaki memuru bunu talimat olarak kabul edip ölümden beter zulümler irtikab etmezler mi?

Onca sıkıntının içinde teselli ararlar. Umutlar hiç kesilmez yaradandan. Birbirlerine manevi destek olup nasihatlerle ayakta durmaya, daha doğrusu yapılan zulümlere isyan etmeden katlanmaya çalışır devrin mağdur ve mazlumları. 

Bu manevi dayanışmaya bile tahammül edemeyen insanlık sefili, esfel-i safilinin sakinlerinden, hapishane yöneticisi, oradaki bütün sıkıntılara rağmen arkadaşlarını teselli ettiğini gördüğü Sinan’ı dışardaki ailesinin maddi imkansızlıklarla boğuşmasına aldırmadan, sırf arkadaşlarına sürekli manevi destek olduğu için bulunduğu ilden yedi yüz kilometre uzakta başka bir ile naklettirir. 

Sinan’lar kavga ve huzursuzluk çıkardıkları için değil, huzura ve sükuna yardımcı oldukları için cezalandırılır. Hem de her açık gör

YAZARIN SON YAZILARI

EN ÇOK OKUNAN HABERLER