Kâinat nedir?
İnkârcı bir anlayışla kâinata bakan gözün anladığıyla, Kur’an’ın nuru ile bakan derin nazarın bakış farklarına dikkat edecek olursak: Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle: “Kur’an’ın her bir âyeti karanlığı delen bir yıldız gibi mucizelik ve hidayet nurunu neşrederek, inkâr ve gaflet karanlıklarını nasıl dağıttığını görmek ve zevk etmek istersen, kendini, Kur’an henüz inmeden önceki o câhiliyet asrında ve o bedevilik sahrasında farz etki, her şey cehalet ve gaflet karanlığı altında tabiatın donuk, ruhsuz perdesine sarılmış olduğu bir anda Kur’an’ın yüce ve yüksek dilinden: ‘Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi de Allah’a tesbih edip Onu her türlü kusur ve noksandan tenzih ve takdis eder. O, Aziz ve Hakîmdir.’ (Hadid Suresi, 57/1) ‘Göklerde ne var, yerde ne var ise, hepsi de Allah’a tesbih ediyor; O’nu her türlü kusur ve noksandan tenzih ve takdis ediyor ki. Ki, O, Melik, Kuddus, Aziz ve Hakimdir.’ (Cum’a Suresi, 62/1) gibi ayetleri işit, bak. O ölmüş veya yatmış âlemin varlıkları ‘Sebbeha Yüsebbihu (Tesbih etmektedir… Tesbih ediyor…)’ sadası ile işitenlerin zihninde nasıl diriliyor, uyanık, duyarlı bir hâl alarak, ayağa kalkıp zikrediyorlar. Hem o karanlık gök yüzünde birer camit ateş parçası olan yıldızlar ve yerdeki perişan mahluklar ‘Yedi kat gökler ve yerde olan her şey Ona tesbih eder’ (İsrâ Suresi, 17/44) ses ve sadasıyla işitenlerin nazarında nasıl Gökyüzü bir ağız, bütün yıldızlar, hikmet ifade eden birer kelime ve hakikatı gösteren bir nur; Arz bir kafa, karalar ve denizler birer dil ve bütün hayvanlar ve bitkiler tesbihat yapan birer kelime suretinde kendileri gösterirler.” (Yirmi Beşinci Söz, Üçüncü Şule, Birinci Ziya)
Kur’an’ın bize gösterdiği geniş ufuk ve derin mânalar açısından yine Bediüzzaman Hazretlerinin tesbitleriyle kainatın ifade ettiği mânalara dikkat etmeye çalışalım:
Hadis-i Şerifte, “Bir melâike var. Kırk bin başı var. Her başında kırk bin dili var. Her dilinde kırk bin tesbihat yapı
YAZARIN SON YAZILARI
EN ÇOK OKUNAN HABERLER

