Siyasal dindarlık ve eleştiri krizi

Cuma Karaman
Yayınlanma Çarşamba, Kasım 12 2025
Günümüzdeki siyasal İslamcılar, kendi hatalarını ne görmek isterler ne de kabul ederler. Başkalarının eksikliklerini öne çıkararak, kendilerini hatasız göstermeye çalışırlar. İç eleştiriye asla açık değildirler. Aşırı siyasi bağlılık ve bağnazlık, onları ileriye taşımak yerine yerinde saydırmaktadır. Araştırmak ve derinlemesine okumak yerine, daha çok günlük medyada öne çıkan tartışmalarla oyalanırlar. Siyaseti hamaset ve tarafgirlik temelinde yürüttükleri için, düşünsel anlamda kendilerini dört duvar arasına hapsetmiş durumdadırlar. Onlara göre, kendileri dışındaki herkes yanlış yoldadır.
Maalesef bazı ilim ehli olarak gördüğümüz kişiler ise, geçmişte öğrendikleriyle yetiniyor ve yeni bir şeyler öğrenme ihtiyacı hissetmiyorlar. Oysa insan, ömür boyu öğrenmeye muhtaçtır; çünkü bugün, dünün tekrarı değil, yeniliklerle doludur. Adeta kendilerini geçmişle dondurmuş gibiler.
Bu tutum, hem bireysel gelişimi hem de toplumsal ilerlemeyi olumsuz yönde etkiliyor. Bilginin ve düşüncenin sürekli evrildiği bir çağda, statik kalmak, geride kalmak demektir. İlim, sabit bir nokta değil, dinamik bir süreçtir; bu yüzden her zaman taze bilgiye, farklı bakış açılarına ve çağın gerektirdiği yeniliklere açık olmak gerekir. Geçmişin değerlerine saygı duymakla birlikte, onu günün şartları ve ihtiyaçlarıyla harmanlamak; böylece bilginin canlılığını korumak gerekir. Ancak bu şekilde gerçek anlamda ilerleme ve aydınlanma mümkün olur.
Buna kendimize şu soruyu sorarak başlayabiliriz: Yılda kaç kitap okuyorum? Okuduklarımız, dünyaya bakışımızı, düşünce ufkumuzu ve bilgi dağarcığımızı belirler. Az ve tekdüze okumalar, fikirlerimizin daralmasına yol açarken; farklı alanlarda,

