Distopya

Distopya, bilebildiğimiz kadarıyla dönemin önemli filozof ve politikacılarından John Stuart Mill (ö. 1873) tarafından 1850’lerde İngiliz Avam Kamarası’nda çekilmiş bir diskurdan bize kalan bir kavram.

Aşina olduğumuz başka bir kavramdan, ütopyadan hareketle irticalen söylendiği anlaşılıyor. Ütopya mefhum olarak daha kadim ve bizde bilinirliği fazla. “Hiçbir yerde var olmayan ve gelecekte var olabileceği düşünülen, devlet ve toplum tasarıları” anlamında kullanıyoruz ütopyayı. Mesela Fârâbî’nin (ö. 339/950) bir eseri vardır; el-Medînetü’l-fâzılâ. Ütopik tarzda bir eser. Müellifinin felsefe sistemini bütün yönleriyle yansıtır. Türkçe “Erdemli Şehir” veya biraz zorlamayla “İdeal Devlet” olarak ifade edebileceğimiz bu eserinde, hayalindeki şehrin/devletin/yönetim sisteminin vasıflarını anlatır, siyasetin/idarenin felsefesini yapar. Elbette kitabında o ideal şehri yönetebilecek ideal reisi/imamı da konu eder. Mesela reisin; bedenen sağlıklı, zihnen kapasiteli, öğrenmeye hevesli ve eğitimli, zeki ve ferasetli olmasının gerekliliğinden dem vurur. Ona göre reis; güzel, ince ve nezaketli konuşmalıdır, yiyeceğe-içeceğe ve eğlenceye tutkun olmamalıdır; doğruluğu yol bilmeli, yalancılıktan uzak durmalıdır. Bütün iş ve eylemlerinde nefsini öteleyebilmeli, müstağni kalmayı başarabilmeli ve kendisinden kuşkulandıracak şeylerden kaçınmalıdır, mütedeyyin olmalı ve dünyevi menfaatlerde gözü bulunmamalıdır, adaletli esas kabul etmeli, zulüm ve kötülükten kaçınmalıdır, takip etmesi gereken görevlerinde ise son derece hassas olmalıdır. Sanırım bu satırlardan milli “uyurgezer”imiz Ahmet Bozkuş’a epeyce malzeme çıktı. Meseleyi ona havale edip kendi sınırlarıma dönüyorum. 

Bizdeki el-Medînetü’l-fâzılâ’ya karşılık batıda Eflâtun’un “İdeal Devlet”i, Thomas More’un (ö. 1535) “Ütopya”sı, Francis Bacon’ın (ö. 1626) “Yeni Atlantis”i ve Campanella’nın (ö. 1639) “Güneş Ülkesi” vardır mesela. Doğuda ve batıda ideal toplum ve ideal yönetim

YAZARIN SON YAZILARI

EN ÇOK OKUNAN HABERLER